Uzun yıllardır dünyada bir çok ülkede hipnoz ve hipnoterapi, birçok psikolojik problemin çözümlenmesinde son derece etkili bir enstrüman olarak kullanılmakta olup, günümüzde artık bilimsel bir nitelik kazanmıştır. Buna karşılık ülkemizde hipnozun psikoloji alanında kullanımı son birkaç yılda yaygınlaşmaya başlamış olup, birkaç üniversitede dışında kürsüsü bulunmamakta ve psikoloji, psikiyatri gibi bölümlerde ders olarak okutulmamaktadır. (Gödeş, 2013)
Bunun temel sebepleri şunlardır: İlk olarak hipnoz binlerce yıllık tarihinde hep şarlatanlar tarafından show amaçlı kullanılmış, bu yüzden de bilim çevreleri tarafından uzun süre reddedilmiştir. Yine ülkemizde hipnoz uygulayan kimselerin mesleki yeterlilik durumları incelendiğinde çok sayıda lisansı olmayan uygulayıcıyla karşılaşılması, bilim çevreleri tarafından hipnoza ön yargıyla bakılmasına neden olmuştur. Hipnozun kullanımının ülkemizde yaygınlaşmasının önündeki en büyük engellerden birisi de hipnozla ilgili yanlış inanç, bilgi ve korkulardır.
Bunları maddeler halinde sıralayarak açıklayacak olursak:
1-Hipnozun bir uyku hali olduğu ve hipnozla beynin kontrolünün bir başkasına geçeceği korkusu:
Hipnoz, kişinin çevresel ve zihinsel uyaranlardan belli bir süreliğine uzaklaşarak doğuştan var olan telkin alabilme yeteneğinin artırıldığı, tamamen doğal zihinsel bir durumdur.
Hipnoz, bilincin kendini dinlenmeye aldığı her durumdur. (Uran, 2006)
Hipnoz, bir uyku hali değil, bireyin kendi isteğiyle zihninin kontrolünü paylaştığı bir çeşit trans halidir. Hipnozdaki birey olan biten her şeyin farkındadır. Hipnozdaki bir kişiye istemediği şeyleri, ahlak yapısına ters düşenleri yaptıramazsınız.
2-Hipnozda sıraların açığa çıkacağı korkusu:
Kişiyi hipnoza sokarak istemediği halde sırlarının anlattırılması mümkün değildir. Kişiye hipnozda böyle bir telkin verirseniz anında bilinç aktif hale gelir ve kişi hipnozdan çıkar.
3-Hipnozdan çıkamama korkusu:
Böyle bir durum yoktur, sadece çok nadir vakalarda kişi hipnoz sırasında derin uykuya dalar ve telkinlere tepki vermemeye başlar. Bu vakalarda kişi 15-20 dakika sonra kendiliğinden uyanır. Hipnoz bir uzman tarafından uygulandığında hiçbir tehlikesi ve yan etkisi olmayan son derece etkili ve güvenli bir yöntemdir.
Türkiye’ de hipnozun psikoloji alanında kullanımının yaygınlaşmasının hem ruh sağlığı ile ilgili hizmet alanlar, hem de ruh sağlığı çalışanları açısından önemli faydalar sağlayacağı düşünülmektedir.
Şöyle ki: İnsan beyninin bilinç ve bilinçaltı olmak üzere iki işleyiş sistemi olduğu kabul edilir. Psikolojik problemlerin bir çoğu bilinçaltı süreçlerdeki arızalardan (çarpık düşünceler, bastırılmış duygular, korkular, kaygılar…) kaynaklanır. Bilinçaltı süreçler uzmanların (psikologlar, psikiyatristler, psikolojik danışmanlar) ana çalışma sahasıdır. Ancak bilinçaltı süreçlere ulaşmak birçok zaman zorlu ve zaman alıcı bir iştir. Kimi zaman aylar sürebilen psikanaliz seansları hem danışanı hem de uzmanı yormakta ve alınan sonuçların ise her zaman tatmin edici olmadığı gözlemlenmektedir. Oysa ki Türk toplumunun kültürel yapısında pratik , çabuk ve maliyeti düşük çözümleri tercih etme eğilimi vardır. Ülkemizde özellikle ekonomik nedenlere bağlı olarak birçok insanın uzun sürecek terapi seanslarına gelmeyi tercih etmedikleri ve bu nedenle problemlerinin çözümünü erteledikleri gözlemlenmektedir. Hipnozu etkili bir enstrüman haline getiren en önemli faktör de pratik, çabuk sonuç veren ve maliyeti düşük bir yöntem olmasıdır.
Bireyin hipnotize edilebilirliğine yönelik olarak yapılan araştırmalarda hipnoz olmak isteyenlerin yaklaşık yüzde 90’ ının hipnotize edildiği gözlemlenmiştir. Hipnoz süreci bireyin telkin alma derecesine bağlıdır. İnsanların yaklaşık yüzde 25’i derin hipnoza girebilir. Zeki ve hayal gücü zengin olanlar çok iyi hipnotize olurlar. Aydınlar, disipline alışkın kişiler, askerler, hemşireler, sporcular, ilkokul ve lise çağındaki öğrenciler kolaylıkla hipnotize edilebilirler. 5 yaşından küçük olan çocukların, 70 yaşın üzerindeki büyüklerin zihinsel herhangi bir rahatsızlığı olan kişilerin, zeka seviyesi (IQ’ su) düşüklerin, alzheimer hastalarının, yoğunlaşma zorluğu yaşayanların, hipnoz olmak istemeyenlerin, hipnoza karşı önyargıları nedeniyle korkanların ise hipnotize edilemedikleri yada hipnoz sürecine girmede oldukça zorlandıkları gözlemlenmiştir.
Yine yapılan birçok çalışmada hipnozun en etkili olduğu danışan-hasta kitlesinin çocuklar ve ergenler olduğu gözlemlenmiştir.
Çünkü hipnotik süreç bilincin analiz eden, sorgulayan, eleştiren kısmının (critical thinking) by-pass edilerek bilinçaltına inilmesi sürecidir.(Uran, 2006)
Çocuklarda “critical thinking” ve ego yetişkinlere göre daha az gelişmiş olduğundan, hipnoza alma ve derinleştirme işlemi daha kolay gerçekleştirilebilmektedir. Hatta birçok zaman derin hipnoz aşamasına gerek bile olmadan, yüzeysel gevşeme egzersizleri ile bireyin “hafif transa” sokulması, problem üzerinde çalışmaya yönelik olarak yeterli olabilmektedir.
Özellikle çocukluk çağı problemleri, davranış bozuklukları, ve ergenlere yönelik olarak hipnozun en etkili olduğu başlıca durumlar şunlardır:
*Kaygı ve stres bozuklukları.
*Kişisel performans, başarı, akademik başarı ve özgüveni artırma.
*Travma sonrası stres bozuklukları.
*Psikosomatik problemler (migren ve bazı cilt hastalıkları…)
*Çocuklardaki davranış bozuklukları (Alt ıslatma, parmak emme, tırnak yeme, tikler, kekemelik…)
*Obsesif kompulsif bozukluklar.
*Fobiler (yılan, örümcek, yükseklik, iğne, sosyal fobi, açık alan fobisi, kapalı alan fobisi…)
*Post travmatik stres bozukluğu.
*Bedensel performansı artırma.
*Uyum Problemleri
*Okul Problemleri
*Öğrenme Bozukluğu
*Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu
*Ailede İletişim Problemleri
*Sınavlara Hazırlık ve Motivasyon Yükseltme
Hipnoz ayrıca;
• Hastanın iç dinamiklerini anlamayı kolaylaştırır
• Bedensel ve zihinsel semptomların kontrol edilebilirliğini seansta gösterir.
• Hastanın paylaşımını ve işbirliğini kolaylaştırır.
• Hastanın kendisini tanımasını ve anlamasını (içgörü) kısa yoldan temin eder.
• Diğer terapötik yaklaşımlar için önemli bir destekleyicidir.
Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki hipnoz, kendi başına mucizeler yaratabilen sihirli bir değnek değildir. Hipnoz ancak altyapısı olan uzmanlar tarafından diğer psikolojik kuram, yöntem ve teknikler ile birlikte kullanıldığında fayda sağlar. Hipnozun bu şekildeki kullanımına verilen ad ise “Hipnoterapi” dir. Herkes hipnoz yapabilir, ancak hipnoterapi, tam bir uzmanlık işidir ve yetenek gerektirir. Hipnoz ile hipnoterapi arasındaki farkı bir şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: Bir beyin ameliyatı yapmak için ilk önce kafa tasını açıp beyne ulaşmak gerekir. Burada hipnozu kafa tasını açma işlemine, hipnoterapiyi ise beyne yapılacak olan diğer müdahalelere benzetebiliriz. Bu benzetmeden yola çıkacak olursak burada (tedavide) asıl önemli olan kafa tasını açmak (hipnoz) değil, kafa tasını açtıktan sonra beyne yapılacak olan müdahale (hipnoterapi) dir.
Mustafa GÖDEŞ
Psikoterapist